Türklerin İslam öncesi tarihlerine ilişkin isimlerin nasıl okunacağının tespiti çoğunlukla zorlu bir iş olmuştur. Bu isimlerin bir kısmı Türk kaynaklarında hiç geçmez, biz onları yabancı (ekseriyetle Çince) kaynaklardan alırız ve ya o şekli ile kullanırız ya da Türkçe okunuşunu ancak tahmin ederek, bu tahminimizle söz konusu tarihi şahsiyetleri isimlendiririz. Türkçe kaynaklarda geçen isimlerin ise bir kısmı açık olmakla birlikte (örn. Bilge Kağan) bir kısmının nasıl okunacağı tartışmalıdır.
İlteriş Kağan'ın (Kutlug Şad) ve İlbilge Katun'un oğlu, Bilge Kağan'ın kardeşi olan meşhur prensimizin adı da tartışma konusudur.
Ahmet Bican Ercilasun ve Saadettin Gömeç bu ismi "Köl Tigin" olarak okur ve yazar. Talat Tekin ve Muharrem Ergin "Kül Tigin" diye okurlar. Mezkûr isim Ahmet Taşağıl'da ve Bahaeddin Ögel'de Kül Tegin diye geçer.
İsmin ikinci parçasının yazımında "i" tamgasına yer verildiğinden dolayı, biz esas tartışmanın burada değil, ilk parçada yaşandığını düşünüyoruz. Bu yüzden bu yazıda ele alınacak tartışma da "Kül mü, Köl mü?" tartışmasıdır.
Önce yazıtlarda bu adın nasıl yer aldığını gösteren ve tartışmanın merkezinde bulunan iki örneği buraya taşıyalım.
KT D26 :
KT D27:
Burada alıntıladığımız ikinci örneğin (ki sık kullanılanı budur) okunuşu hem Kül Tigin, hem de Köl Tigin olabilir. Yazıma bakarak herhangi bir karara varmak mümkün değildir. Zira buradaki ilk tamganın k, üçüncü tamganın l olduğu kesin olmakla birlikte, ikinci tamga hem /ü/ sesini hem de /ö/ sesini karşılar.
Ancak ilk yazım için durum farklıdır. Burada üçüncü tamga yine /l/ sesini, ikinci tamga yine /ü/ ve /ö/ seslerini karşılasa da, ilk tamganın bu kez /k/ sesini karşılayacağı kesin değildir. Bu tamga "ök", "ük", "kö" ve "kü" şeklinde okunabilir.
Eski Türkçedeki birincil uzun ünlüler runik alfabeyle yazılırken genellikle bir ünlü-ünsüz çifti ile vurgulanır. /kö/ sesini verecek bir tamgadan sonra yine /ö/ sesini verecek bir tamga geldiğinde, burada /ö/ sesinin uzun okunması gerektiği düşünülür. Aynısını /kü/ ve /ü/ için de söyleyebiliriz.
Bu ihtimali göz önüne aldığımızda karşımıza iki okuyuş daha çıkıyor. Uzun ünlülerle Köl Tigin (Kööl Tigin) ve Kül Tigin (Küül Tigin).
Kül sözcüğündeki /ü/ sesi şüphesiz kısa bir ünlü iken köl sözcüğündeki /ö/ sesi ise uzun ünlüdür. Yukarıda dile getirdiğimiz iki ihtimal arasında Kül Tigin okuyuşu sözlükte kendisine bir karşılık bulamazken, Köl Tigin okuyuşu bulabilir. Bu nedenle, KT D26'daki yazımı karşılayacak okuyuşun Kül Tigin değil, Köl Tigin olduğu kanaatindeyiz.
Şimdi meseleyi bir başka açıdan daha ele almak istiyoruz.
Orhun yazıtlarında edebiyatın ve şiirin yeri, yine, tartışılan bir mevzudur. Yazıtların edebi bir özellik taşıdığı herkesin ortak görüşüdür. Yazıtların bazı kısımlarında şiirsel anlatım göze çarpmaktadır. Bazı araştırmacılar (örn. İya Vasilyevna Steblava) yazıtların baştan sona şiir olduğunu iddia etmektedir. Ahmet Bican Ercilasun, Muharrem Ergin gibi araştırmacılar, yazıtların şiir olmadığını, ancak şiirsel bir anlatıma sahip olduğunu söyler.
Bizim kanaatimiz de yazıtların baştan sona şiir olarak düşünülemeyeceği yönündedir. Ancak yazıtların içindeki bazı kısımların hece veznine büyük bir uyum sağlaması, yazıtların içinde parçalar hâlinde şiirler var mıdır, diye düşünmemize de neden oluyor.
Bu ihtimal dâhilinde aşağıdaki parçayı dikkatinize sunmak isteriz:
Bunça bitig bitigme
Köl (Kül?) Tigin atısı
Yollıg Tigin bitidim
Yiğirmi kün olurıp
Bu taşka bu tamka kop
Yollıg Tigin bitidim
İkinci mısra haricinde 4+3'lük hece veznine büyük bir uyum sağlayan bu parça, yazıtların tamamı şiir olmasa da, bir şiir olarak değerlendirilebilir. Yazıtların geri kalanı düşünüldüğünde, bu parçanın gösterdiği melodik özellik, onun edebiyata diğer kısımlardan daha yakın olduğunu göstermektedir.
Eğer bu parça kısa bir şiir ise ve 4+3'lük 7'li hece veznine uyum sağlamakta ise, ikinci mısra neden vezni bozmaktadır? Prof. Dr. Gönül Tekin bir söyleşisinde, şiirde anlamadığı bir husus tespit ettiğinde bunu hata olarak göremeyeceğini, onu anlamak zorunda olduğunu söylemişti. Biz de hocamızdan mülhem aynı düşünce ile hareket ettik ve anlamak zorunda olduğumuzu düşündük.
Eski Türk şiiri, yazılan değil, söylenen; okunan değil, dinlenen bir şiirdir. Köl Tigin atısı altı heceden mi oluşmaktadır? Yazıma bakarsanız, evet, öyledir. Ancak, yukarıda bahsettiğimiz üzere bu sözcükteki /ö/ sesi uzun bir ünlüdür. O hâlde okunuşta bu hece eksikliği giderilecek, mısra "Kööl Tigin atısı" şeklinde okunacak ve yedi heceye tamamlanacaktır. Böylece, şiirdeki vezin bozukluğu da ortadan kalkacaktır.
Oysa bu isim "Kül Tigin" diye okunacak olursa, "kül" sözcüğündeki /ü/ sesinin kısa olmasından dolayı, mısra eksik kalacak ve Yollıg Tigin'in -elbette bu parçanın şiir olduğu kabul edilirse- hece vezninde hataya düştüğünü söylemek gerekecektir.
Arz ettiğimiz nedenlerle, tartışma konusu ismin "Kül Tigin" değil, "Köl Tigin" okunması gerektiği kanısındayız. Böylesi Türk adlandırma geleneğine de daha fazla uymaktadır. Ahmet Bican Hoca'nın oldukça kısa ve açık biçimde söylediği gibi: "Kül'den isim olmaz, Köl'den olur."
Bu isim 1930'lu yıllarda Gül Tekin diye yorumlanmış. Gültekin'in önerilen isim ve soyadlardan biri haline gelmesinin nedeni de o yorumdur. Neyse ki Türkoloji ilerliyor.