Geçtiğimiz yıl yapılan bir arkeolojik çalışma ile ortaya çıkarılan bir kurganın öyküsü, 3 Kasım 2012 tarihinde Murat Bardakçı'nın Habertürk'te sunduğu Tarihin Arka Odası adlı programda ele alındı. Prof. Dr. Ahmet Taşağıl'ın, çalışmalarda yer alan arkeolog Cantekin Karcaubay'ın ve Erhan Afyoncu'nun katılımı ile düzenlenen programda, seyircilerden gelen, mezarda kurt simgesinin bulunup bulunmadığına dair sorular ile, bitmeyen kurt/bozkurt tartışması tekrar alevlendi.
Sayın Bardakçı, sunduğu fevkalade yararlı ve doyurucu programdan sonra bu yazıyı yazmakla kurdun Türklerin simgesi olmadığını iddia etti ama aynı şüpheci yaklaşımı nedense keçi konusunda göstermedi. Yazısında devletin simgesinin büyük ihtimalle keçi olduğunu iddia ederken, programda hemen yanında bulunan Taşağıl'ın konuya itirazını da dikkate almadı.
Haluk Tarcan'ın bildirdiğine göre, İstanbul şehri M.Ö. 6000 yıllarından itibaren Türklerin etki sahasındadır. Hatta M.Ö. 516 yılında Ürün Beg adlı bir Türk, İstanbul tahtına oturmuştur. İstanbul'un ilk adı "Oy Urum Atın Oyoğ" şeklindedir. İstanbul kelimesi ise yine İstanbul'un Türkçe adlarından "Astan Bolıq" kökenine dayanmaktadır.
Sanıyoruz şuradan başlamak gerek: M.Ö. 6000 yıllarında Türkler henüz tarih sahnesine çıkmamışlardır. Temkinli davranırmış gibi gözüküp Ön-Türk demek, sonra da Ön-Türk kavramını Türk kavramına eşitlemek, ancak bir çeşit fırsatçılık olarak görülebilir. Kağnı nasıl otomobil değilse, Ön-Türk de öylece Türk değildir.
Diğer taraftan, Haluk Tarcan'ın önerdiği "Oy Urum Atın Oyoğ" adı, "oyoğ" kelimesi ile Türkçe kurallarının dışına çıkmaktadır. Tarcan ve Mirşan'ın milattan önce kurulduğunu iddia ettikleri ve aslında M.S. 6. yy'da kurulan Türk (Göktürk, Kök Türük) devletinin yazılı kaynaklarından ve Türkçenin diğer eski kaynaklarından gördüğümüz kadarıyla, Eski Türkçede ilk heceden sonra yuvarlak ünlü bulunmaz. Bunun istisnası ancak tartışma konusu olan ve muhtemelen Türkçe kökenli olmayan birkaç sözcüktür.
"Oğuz" adının anlamı konusunda literatürde birçok çalışma bulunabilir. Biz bu yazıyı İlber Ortaylı'nın Oğuz adının öküz kelimesinden geldiği yönündeki iddiasını değerlendirmek için kaleme alıyoruz.
İlber Ortaylı'nın belirttiğine göre, Oğuz kelimesi, öküz kelimesinin ses değişimi geçirmesiyle ortaya çıkmış bir addır. Öküz, erkekliği ve üremeyi simgeleyen bir hayvan olarak, bir kavmin adı hâline gelmiştir. İlber Hoca'nın bu görüşü ilk kez nerede, ne şekilde dile getirdiğini bilemiyoruz. Fakat biz buna, Fatih Altaylı'nın sunduğu Teke Tek Özel adlı programda rastladık. Aynı programda İlber Hoca'ya çeşitli tepkiler de geldi ve Oğuz'un "ok" kelimesinden türediği söylendi. Murat Bardakçı ise bu görüşe "ok" kelimesinin kaf ile, "oğuz" kelimesinin ise kef ile yazıldığını belirterek karşı çıktı ve İlber Ortaylı'ya destek verdi.
Ortaylı'nın bu iddialarına öküz kelimesinin olumsuz çağrışımından hareketle gelen tepkilere hak verecek değiliz. Öküz bu gün anlayışsız, kaba insanları betimlemek için kullanılan bir sıfat olsa da, bu anlamını belli ki sonradan kazanmıştır. Bugün yine aşağılama amaçlı olarak kullanılan devenin eskiden beri isim olarak kullanılması (buğra=erkek deve), ayının şaman kostümlerinin (Sahacası "manyak") ana temasını oluşturması gibi, öküz de pekâlâ bir kavmin adı olabilirdi. Olsa idi, bunda da gocunacak hiçbir şey olmazdı ve tarihçilere, dilcilere düşen gerçeği olduğu gibi kabul etmek olurdu.
Bununla birlikte, biz Ortaylı'nın dile getirdiği bu görüşe maalesef iştirak edemiyoruz.
İnternette sıkça karşımıza çıkan bir bilgiye göre, Yavuz Sultan Selim Ridaniye (Bir iddiaya göre Çaldıran) seferinden dönmekte iken, yaptırdığı bir hayratın yıkılmış olduğunu (Başka bir iddiaya göre ise suların zehirlenmiş olduğunu) görür. Bu işin sorumlusu bölgede yaşayan Kürtlerdir. Bu nedenle Yavuz Sultan Selim bir çeşme yaptırır ve üzerine şu satırları yazdırır:
Araştırmacı Haluk Tarcan, balbal kelimesinin yanlış okunduğunu, kelimenin aslının "bolbol" olduğunu iddia etmektedir. Haluk Tarcan'ın her konuda hemfikir olduğu Kazım Mirşan da 1991 yılında hazırladığı bir yayınına "Bolbollar" adını vermiştir.
Kazım Mirşan'ın "bolbol", dünyanın geri kalanının "balbal" şeklinde okuduğu sözcük Orhun yazıtlarında aşağıdaki şekilde geçer:
Eski Türk inanç sisteminin ögelerini tespit etmek her zaman güç olmuştur. Bunun bir sebebi yazılı kaynakların azlığı ise, bir sebebi de çok geniş bir coğrafyada yaşayan Türk kavimlerinin aynı ilah ve ruhlara farklı isimler vermeleridir. Ancak bazen sorun tarihle, din tarihiyle ve sair sosyal disiplinlerle değil de dille ilgili olabiliyor. Bunun bir örneği, bu yazının konusunu teşkil eden Öd Tengri'nin varlık sorunu.
Köl Tigin ("Neden Kül Tigin değil?" sorusu için bu bağlantıdaki yazımıza bakabilirsiniz.) yazıtında geçen bir ifadeye ilişkin okuma farklılıkları, "Öd Tengri" adlı bir tanrının varlığına ilişkin bir tartışmayı doğrudan etkilemektedir. Bu nedenle, bu okuma farklılığına ilişkin yorumumuzu kaydetmek istiyoruz.