Türk kozmolojisindeki evren tasarımı on yön üzerinden tarif edilmiştir. Bunlar dört ana yön (kuzey, doğu, güney, batı), dört ara yön (kuzeydoğu, güneydoğu, güneybatı, kuzeybatı), üst yön ve alt yöndür. Bu tasarım içinde mitolojik unsurlar ile desteklenen ve daha büyük önem arz edenler, dört ana yöndür. Bu konuyu "Türk Mitolojisinde Yönler ve Simgeleri" başlıklı yazımızda incelemiştik.
Yukarıda bağlantısını sunduğumuz yazıda belirttiğimiz üzere, evren tasarımının temelini dört ana yön oluşturur. Bu yönler çeşitli simgelerle ilişkilendirilmiştir. Buna göre kuzey yönü siyah, kara yılan, su, gece yarısı, kış ve Merkür tarafından simgelenir. Doğu yönünü mavi, mavi ejder, ağaç, sabah, ilkbahar ve Jüpiter simgeler. Güneyin simgeleri kırmızı, kızıl saksağan, ateş, öğle, yaz ve Mars'tır. Son olarak beyaz, ak pars, maden, akşam, sonbahar ve Venüs batı yönüne ilişkin simgelerdir.
Bu simgelerin zaman kavramıyla ilgisi bulunanları arasındaki düzen hemen dikkati çekmektedir. Doğudan başlayarak saat yönünde hareket eden bu düzen, kuzey yönünden sonra tekrar başa döner. Sırasıyla: Sabah (doğu), öğle (güney), akşam (batı) ve gece (kuzey). Türklerde yılın ilkbaharla birlikte başlamasına uygun olarak, yine aynı sıra ile: İlkbahar (doğu), yaz (güney), sonbahar (batı) ve kış (kuzey).
Bu dört yön çizim hâlinde bir dörtgenin köşelerini teşkil eder. Dört yönün ortasında merkez yer alır. Merkez, bir çember olarak dörtgenin kenarlarına teğet geçer. Böylece ortaya kainatı temsil eden ve Türk, hatta Türk-İslam sanatında önemli bir yeri olan ve yukarıda yer alan simge çıkar.
Bu simge Türk mitolojisinin ve kozmolojisinin Türk sanatına yansımalarından birini teşkil eder. İslami dönemin çeşitli minyatürlerinde dahi görülebilen bu simge, Türk mimari geleneğine de etki etmiştir. Uygurlar kurdukları şehirleri dörtgen teşkil eden surlarla çevirmişlerdir. Ortada hükümdarın otağı bulunur ve surlar, çemberin sınırlarını çizen yollarla birbirine bağlanır. Bu hususta daha fazla bilgi almak isteyen okurlarımıza, Yaşar Çoruhlu'nun "Erken Devir Türk Sanatı" adlı eserini tavsiye ederiz.
Türkler zamanı sabah, öğle, akşam ve gece ile dörde bölmüşlerdir. Yine, ilkbahar, yaz, sonbahar, kış ile zaman dörde bölünmüştür. Bu dörtlü eşit ayrım, dörtgenin dört köşesi ile temsil edilmiştir. Ancak merkez, zamanın bölümlenmesini daha karmaşık bir hâle getirmektedir.
Merkez, köşelere eşit uzaklıktadır. Şu hâlde, ilkbahar, yaz, sonbahar, yahut kış olmayan fakat hepsine eşit uzaklıkta olan mevsimin; sabah, öğle, akşam yahut gece yarısı olmayan fakat hepsine eşit uzaklıkta olan vaktin ne olduğu sorusu ortaya çıkmaktadır. Çember ile temsil edilen bu vakit, yahut mevsim, kanaatimizce vakitsizliği ve mevsimsizliği, daha açık bir ifade ile, zamanın ötesinde olmayı anlatmaktadır. Bu anlamda, evrenin ruhunu veya Tanrı'yı, tanrısallığı ifade ettiği de düşünülebilir. Çember simgesinin farklı kültürlerde yine Tanrı'yı yahut tanrısallığı simgeliyor olması, "kusursuz çember veya daire" mefhumu ile birlikte düşünüldüğünde, bu tezi destekler mahiyettedir, diye düşünmekteyiz.
3 Response to "Beşinci Mevsim"
- Açuk Bitig Says:
-
Sıralama yaz (ilkbahar), yay (yaz), küz (güz, sonbahar), kış şeklinde olmalı idi. Aynı dönem ve aynı grup içinde değerlendirirsek sıralama ve isimlendirme budur. Bu yüzden, yaylak da yazın gidilen yerdir.
Fakat z-y değişimi kolay bir değişim olduğundan, farklı lehçelerde ve farklı zamanlarda aksine de rastlanabiliyor.
Örnek olarak bugün, Haziran'dan Eylül'e kadar süren mevsime Türkiye'de yaz, Azerbaycan'da yay, Kırgızistan'da cay, Kazakistan'da jaz deniyor. - 22 Şubat 2013 13:26
- Adsız Says:
-
Peki sizce Haziran ayında Kazakistan'da Jaz Festivali düzenlemek iyi bir fikir mi?
- 23 Şubat 2013 09:12
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Atlas dergisinin takvim konusunu işleyen bir sayısında eski mevsim adlarını şöyle vermişti: yay (ilkbahar), yaz, güz (sonbahar), kış.
Bu iddia doğru mudur? Eğer doğruysa yayla (yaylak), yazın değil ilkbaharda çıkılan yer midir?