Tengricilik çevresinde şekillenen Türk Şamanizmi (İsimlendirme tartışması için bkz.
Eski Türk İnancının Adlandırılması Sorunu) organize bir din olarak ortaya konulmamış, tedvin edilmemiş, peygamberlerin sözleri yahut kutsal kitapların hükümleri ile sınırlanmamıştır. Türk kültürünün içinden doğan bu inanç, bu sınırlanmaksızlığıyla Türk kültürünün geçirdiği değişimlere de ortak olmuştur. Bu yüzden, eski Türk dininden veya Türk mitolojisinden bahsederken, belki tek bir "gerçek"ten bahsedebiliriz, fakat tek bir "hâl"den bahsedemeyiz. "Eski Türklere göre bir 'cennet' var mıydı?" sorusuna vereceğimiz yanıt da Türk tarihindeki kesintisiz içtimai değişimin ve gelişimin hangi noktasını araştırdığımıza göre değişecektir.
Türkiye Türkçesinde "cennet" diyoruz, Arapçadır. Azeriler "cännät"le birlikte "behişt" de diyorlar ki, bu da Farsça. Yeni Uygur Türkçesinde "cännät" ve "beyiş", Özbekçede "cännät", Türkmencede "cennet" ve "behişt" kelimeleri kullanılıyor.
Şorlar "ray" diyor ki Rusçadır.
Gelelim bizim "uçmak" kelimesine.
Başkurtlar "ojmah" diyorlar. Kazakçada "jumak", Tatarcada "ocmah" var.
Tuvalar "uç-" fiilini "uj-" ile, "uç" sözcüğünü "uş" ile karşılıyorlar ama cennet (uçmak) yerine "dıvaajañ" diyorlar.
Divanü Lugati't-Türk'te "uçmak" kelimesi mevcut. Başka bazı kaynaklarda kelimenin "uçmag" hâline de rastlamak mümkün.
Cennet anlamındaki "uçmak" sözcüğü akla önce "uç-" fiilini getiriyor. Fakat dikkat çekici bir husus var. Etimolojik olarak uçmak fiili ile uçmak ismi, aynı yolu takip etmemiş. Mesela, Kazaklar cennet anlamındaki uçmak sözcüğünü "jumak" olarak yaşatıyorlar ama, "uç-" fiilini elbette "ju-" yahut "uj-" olarak kullanmıyorlar. Onun yerine "uş-" diyorlar. Demek ki isim olan uçmak ile fiil olan uçmak aynı kökene dayanıyor olsa dahi, tarihte bir yerlerde ikisi arasındaki bağ mutlak görülmemiş, bu ikisi, kavramsal olarak birbirinden ayrı düşünülmüş.
"Öyle olsa dahi..." dedik. Peki öyle mi? Uçmak sözcüğünü Türkçe ile mi açıklayacağız yoksa Soğdca "uştmah" ile mi?
Nişanyan, çekinmeden Soğdca demiş. Gülensoy'a göre "ruh öldükten sonra göğe yükselmek" anlamındaki "uç-" fiili ile ilişkisine de bakmak gerek.
Kaşgarlı'da "uçuk-" diye bir fiil de var. "sonuna varmak" demek. "Uç-" fiilinin ölmek anlamında kullanıldığını da inkâr etmek imkânsız, Orhun Yazıtları önümüzde duruyor. Bunlar oldukça ikna edici, albenili seçenekler. Fakat delil mi? Belki de tam bu noktada etimolojiden çıkıp mitolojiye girmekte yarar vardır.
Türklerde kadim bir kurgan kültürü olduğunu biliyoruz. İnsanların bu kurganlara silahları ile gömüldüklerini de... Bir insan cennette silaha neden ihtiyaç duyar? Türklerin savaşçılığı, cenneti bir savaş meydanı olarak tasvir etmeye varacak bir çılgınlık mıydı yoksa eski Türkler "cennet" diye bir şeyin varlığına mı inanmıyorlardı?
Türk mitlerinin derlenmesi oldukça geç tarihlere tekabül ediyor. Ancak bunlarda tarihe dair bazı izler bulmak da mümkün. Mefhum-u muhaliften istihraç suretiyle tefsir edersek; ruhun Erlig tarafından köle edilmesi gibi bir ihtimal var. Ancak unutmayalım; Erlig, "İblis" değil, bir tanrı.
Türk mitolojisine bakarsanız, zaman içinde "Nuh Tufanı" gibi, "Adem ile Havva" gibi (Törüngey ile Eje) inanmaların bu sisteme şu veya bu şekilde entegre edildiğini görürsünüz. Daha eski ve daha özgün dönemde, Türkler Altay eteklerinde iken, bu hikâyelerin onların arasında mevcut bulunduğunu düşünmemize neden olacak bir işaret ise yoktur. Belki cennet kavramını da böyle düşünmek gerek. Belki eski Türklerde önceleri bir cennet ve onun karşılığı olan bir cehennem yok iken, ölüm sonrası hayat, ancak ruhun şekil değiştirerek evrensel varlığını devam ettirmesi ve nihayetinde farklı bir "boyut"ta bu dünyadakine benzer bir hayat sürmesi iken, zaman içerisinde bu inanç, İbrahimi dinlerin de etkisi ile bir "Cennet ve Cehennem" inancına dönüştü.
Eğer öyle ise, kavramla birlikte adın da dışarıdan alınması makul ve sıradan değil midir?
Emin olmak zor olsa da şahsi kanaatimiz bu yöndedir. Bu noktadan sonra "uç-" fiili, ancak şahane bir tesadüf olmuş olsa gerektir. Şüphelerimizin canlı olduğunu, yine de hatırlatmak gerek.
karışık ama sağlam araştırılmış bir konu... güzell