Monoteizm İddiası
Gönderen Açuk Bitig , 6 Ocak 2011 Perşembe 02:53
Eleştiri konusu yapacağımız yazı biraz eski. Fakat, blogumuzun da konusu itibariyle güncelin peşinde olduğunu söyleyemeyiz. Bu yüzden, bu yazıyı da es geçmek istemedik.
Tarih ve Düşünce dergisinin Mart 2000 sayısında yayımlanan, Şaban Kuzgun tarafından yazılmış, daha sonra başka araştırmacılarca da kaynak alınmış "Atalarımız Şamanist Değildi" başlıklı yazıya itirazlarımız var.
Önce bir çelişkiyi ifşa ederek başlayalım. Yazı, şu tespitle başlıyor: "Başlangıçtan günümüze kadar tarih sahnesine çıkan dinsiz hiçbir toplum veya milleti tesbit etmek mümkün değildir."
Oysa, birkaç paragraf sonrasında geçen şu cümleye bakınız: "Şamanizm Türkler'den ziyade Moğollar, Tunguzlar vb. kavimlerde görülen ilkel bir büyü sistemidir ve asla bir din hüviyetinde değildir."
Moğolların henüz Budist olmadığı dönemden bahsediyorsak, Moğollar Şamanist ise, Şamanizm bir din değil ise, Moğollar arasında başka bir inanç da henüz yerleşmemişse, Moğollar dinsiz olmuyor mu? Şaban Hoca böylelikle, ilk cümledeki tespitine ters düşmüyor mu?
"Türklerin siyasi bir varlık olarak tarih sahnesine çıkışları M.Ö. 2000'li yıllara kadar geri gitmektedir." diyen Şaban Hoca'ya katılmak isterdik. Fakat "siyasi bir varlık olmak", insan olmanın doğal tanımı olarak ele alınmamışsa -ki bir sonraki cümleden alınmadığı anlaşılıyor.- Türklerin siyasi bir varlık olarak tarih sahnesine çıkışlarını 4000 yıl önceye götürmenin imkânı yoktur. Hunların devlet hâlinde ortaya çıktıkları tarihi kesin olarak bilemesek de, Çin kaynaklarının bu devlet hakkında bin yılı aşkın bir süre sessiz kalmasının mümkün olmadığı kolaylıkla düşünülebilir. Chou hanedanının Türklerle (aslında proto-Türklerle) bağlantısını düşünerek bu hanedanı bir Türk devleti olarak ele alacak kadar ileri gitsek dahi, ulaşacağımız tarih M.Ö. 1046 olacaktır. M.Ö. 2000 için, hâlâ 954 yıllık bir açığımız var.
Şaban Hoca, bu açığı atladıktan sonra, Türklerin tarih boyu bir dine inandığını, asla dinsiz olmadığını bir kez daha hatırlatma ihtiyacı hissediyor.
Türkler'de tarihin hiçbir döneminde "Şamanizm" adı ile bilinen bir dinin mevcut olmadığını iddia eden ve daha sonra eski Türk yazıtlarında "Şamanizm" diye ifade edilen bir dinden bahsedilmediğini söyleyen hocamıza bu hususta itiraz etmemiz ise mümkün değil. Elbette Türkler, tarihin hiçbir döneminde kendilerine "Şamanist" dememişlerdir. Zaten İslam öncesi dönemde Türkler arasında +ism ekinin mevcut bulunduğunu da zannetmiyoruz. Keza, şaman sözcüğü yerine de kam veya baksı (bahsı, bahşı vb.) kelimeleri tercih edilirdi. Şaban Hoca'yı şaşırtır mı bilmeyiz ama, böyle ulu adamlara bir şey daha denirdi: Tengri. Fakat bütün bunlar, Türklerin eski dininin Şamanizm olmadığını göstermez. İsimlendirme ayrıdır, öz ayrı. Bu konuyu "Eski Türk İnancının Adlandırılması Sorunu" yazımızda incelediğimiz için burada daha fazla ele almaya gerek görmüyoruz.
"Aynı şekilde diğer kavimlere de Kur'an-ı Kerim'de adı geçmeyen bazı peygamberler gelmiş ve onlara hak din tebliğ edilmiş olmalıdır. Türkler'de görülen ve Hz. İbrahim'in tebliğ ettiği 'Haniflik' inancına benzeyen 'Gök Tanrı İnancı' belki de bu şekilde Türkler'e ulaşmış bir dindir." cümlelerine bir inanç olarak itiraz edecek değiliz. Fakat bilimsel olarak bu cümlelerin maalesef bir değeri yoktur. Hangi dinin gerçekten Tanrı'dan geldiğini araştırmak da zaten bilimin işi değildir.
"Ancak eski Türklerde 'gök' kelimesi, bir yandan gök kubbe ve mavi gibi mânalar ifade ederken, öbür yandan aynı kelimenin yüce, kutsal, mübarek ve mukaddes gibi anlamlar da ifade ettiğini biliyoruz. Dolayısı ile Gök Tanrı denilince illa gökte oturan Tanrı anlamı yerine, Yüce Tanrı anlamını çıkarabiliriz." cümleleri de eski Türklerin monoteist olduğunu göstermiyor. Zira, evet, gök demek mavi demektir, mukaddes demektir. Fakat gök kelimesinin mukaddes anlamına gelmesinin nedeni, gökyüzünün rengi olmasındandır. Zaten tengri, birincil olarak "gökyüzü" demektir. Şaban Hoca'nın iddia ettiği gibi "yoktan var edici" demek değildir. Bu iddia etimolojik olarak ispat olunamaz. Ayrıca Gök Tanrı zaten gökte oturan Tanrı demek değildir, "Mavi Gök" demektir.
"Eski Türk yazılı belgelerinde Tanrı; "Tengri Teg Tengri"dir, yani Tanrı sadece kendine benzemekte, başka hiçbir şey ona benzememektedir." cümlesinin ise neresini düzelteceğimizi bilemedik. Bir kere, hiçbir metinde Tanrı, "Tengri teg Tengri" olarak nitelenmemiştir. "Tengri teg tengri" bir cümlenin yarısıdır. Cümlenin tamamı "Tengri teg tengride bolmış Türk Bilge Kagan bu ödke olurtım"dır ki "(Ben) Tanrı gibi gökte olmuş Türk Bilge Kağan bu zamanda (kağan olarak) oturdum." demektir. Yani Şaban Hoca'nın iddia ettiğinin tamamen aksine, Kağan, Tanrı'ya benzetilmektedir.
Hocamız "Deli Dumrul'un, 'Yücelerden yücesin, kimse bilmez nicesin, Yüce Tanrı' alkışı, Türkler'de Tanrı'nın nasıl anlaşıldığını açık bir şekilde ortaya koymaktadır." demiş ama maalesef bu da olmamış. Bunu bir bahtsızlık ve dikkatsizlik olarak düşünmek istiyoruz. Yoksa herkes bilir ki Deli Dumrul zaten Müslüman Türklere ait bir hikâyedir.
Bugün "Gök Tanrı İnancının bozulmuş şekli olan ve batılı araştırmacıların ısrarla Şamanizm ismini vermek istediği inanca mensup bazı Türk toplulukları"na mensup kişilerin sayısının 60-70 bin civarında olduğu da bu yazıda dile getirilen iddialardan. Bu esasında tarihin konusu değil. Ancak sadece Tengrici Hakasların dahi bu sayıdan daha fazla olduğunu söyleyelim ve bununla yetinelim.
Son söz olarak da şunu söyleyelim: İslamcıların İslam öncesi Türk tarihini, Türkçülerin de Türk-İslam kültürünü reddetmemesi amacıyla bazı çalışmalarda bulunmak ilk bakışta ne kadar hoş gözükse de, tarihin siyasi amaçlarla yazıldığı yerde, hakikatten eser de kalmıyor.
Güzel ve çok doğru değerlendirmeler, kutluyorum.