Türköne'ye Gecikmiş Cevap

Gönderen Açuk Bitig , 7 Aralık 2010 Salı 15:57

Yeni "tabu yıkma", "ezber bozma" modasının önde gelen ikonlarından Mümtaz'er Türköne, 2006 yılında birkaç yazı yazmış ve "bozkurt" meselesine değinmişti.

Önce Türköne'nin iddiasını özetleyelim, sonra cevabımıza geçelim.

Türköne, önce bir soru soruyor: Türklerde bir bozkurt efsanesinin olduğunu nereden öğrendik? Sonra sorunun yanıtını aramaya ihtiyaç duymadan cevabını da veriyor: Türklerin kurt efsaneleri yoktur. Bozkurt, bir Türk sembolü değildir. Bu, çok daha sonraları, yeni tarih tezleri ile "aşırılmış" veya "icat edilmiş"tir.

"Aşırmak" ile "icat etmek" arasında o kadar büyük bir fark var ki Türköne'nin bu iki fiilin arasına "veya" bağlacını koyması, onun konudan büsbütün habersiz olduğunu gösteriyor.

Bundan başka "Kurt göçebenin tek serveti olan sürülerin, özellikle küçük baş hayvanların en büyük düşmanıdır. Sürüye girdiği zaman sadece karnını doyurabileceği bir tek koyunla yetinmez. Önüne gelen koyunu boğazlar. Bu yüzden tarihimiz boyunca göçebe Türk toplumlarının -diğer bütün göçebe toplumlar gibi- en çok nefret ettiği yaratık kurt olmuştur." diyen de Türköne'nin kendisi.

Zooloji bilgisi ile tarih ve mitoloji şerh etmek, Türköne'nin metodu olabilir. Biz bu yolu izlemeyeceğiz.

Eski toplumlarda bir hayvanın kutsallık kazanması birden fazla yolla gerçekleşebilir. İlk olarak, toplumun ekonomik faaliyetlerinde önemli yer tutan hayvan o toplum için kutsal bir hâle gelir. Koyunun Türkler için taşıdığı önem, böyledir.

Diğer bir yol ise, korku-tabu-totem sürecidir. Türköne'nin bilmediği de bu.

Eski toplumlar, çevrelerinde yaşayan ve kendilerini tehdit eden hayvanlardan doğal olarak korkarlar. Bu hayvanların adlarının anılması, o hayvanları çağırmak anlamına geleceğinden, bu konuda bir tabu doğar. Tabulaştırılan hayvanlar ise çoğu zaman toteme dönüşür. İnsanlar totemlerden nefret etmezler, totemlere taparlar. Eski Türklerin kurtlardan korkması da, onların kurtlardan nefret etmesine yol açmamıştır. Kurtları kutsallaştırmalarına yol açmıştır.

Bu, dünyadaki bütün inanç ve mitoloji sistemlerinde ortak olan bir özelliktir. Fakat Türköne'nin bundan haberdar olmadığı olmadığı anlaşılıyor. Hâl böyle iken, onun özelde Şamanizmi tanımasını da bekleyemeyiz. Bu nedenle, Şamanizmde bir hayvandan nefret edilemeyeceğini, bunun Şamanizmin özüne aykırı olduğunu bilmesini de beklemiyoruz.

Türklerin eski inançları hakkında Türköne'den birazcık daha bilgili olduğunu tahmin ettiğimiz Jean-Paul Roux'dan bir alıntı yapalım:

"Çok kısa bir süre için birleştirilebilen imparatorluk iki parçaya bölündü; bu parçalar farklı yönlere gitti. Oysa batı Tu-kiuları doğu Tu-kiularıyla aynı kökenden geldiklerini iddia ediyorlardı. Batı Tu-kiuları kurdun barınağı olan ata mağarası tapımını koruyup kurban adamaya devam ettiler. Bu olgu, kozmogoniyle ilgili mitin geç dönemlerde meydana gelen bir oluşum olmadığını ya da ikiye ayrıldıktan sonra başka toplumlardan alınmadığını, 551 yılında önce Türkler Altay'da yaşarken de bilindiğini gösterir."

Görüldüğü üzere, Roux, kurt mitinin Türklerde bulunduğunu anlatmakla yetinmiyor, bu inancın başka toplumlardan alınmadığını, Türkler devletlerini kurmadan önce dahi Türkler arasında yaşadığını anlatıyor.

Türköne'nin merak ettiği ve Türklerle ilişkisini bilmiyoruz dediği Çin kaynakları konusunda ise kendisine Prof. Dr. Ahmet Taşağıl'ın "Göktürkler" adlı üç ciltlik eserini tavsiye ediyoruz. Bu eseri okuduğunda, Türklerin dişi kurttan türediklerine dair inançlarının eski Çin yıllıklarında yer aldığını görecektir.

Orhun yazıtlarında "Tengri küç birtük üçün kangım kagan süsi böri teg ermiş." denilir. Bunu, "Tanrı güç verdiği için babam kağanın askeri kurt gibi imiş." diye çevirebiliriz. Türköne bunu, bir "nefret söylemi" olarak mı ele alacak, bilmiyoruz. Bize ise, bir yüceltme tabiriymiş gibi geldi.

Şimdi biraz görsel materyallerden bahsedelim.

Kurt başlı bayrak figürü içeren bir Uygur duvar resmi için: ESİN, E., Türk Kozmolojisine Giriş, Kabalcı Yayınevi, 2001, syf. 90

Kurt başlı gönder figürü içeren bir Uygur freski için: ÇORUHLU, Y., Türk Mitolojisinin Anahatları, Kabalcı Yayınevi, 2000, syf. 135 ve GRÜNWEDEL, A., Alt-Buddhistische Kultstaetten in Chinesisch-Turkestan, Berlin 1912, Res. 287

Kurt başlı gönder figürü içeren bir başka Uygur freski için: ÇORUHLU, Y., Erken Devir Türk Sanatı, Kabalcı Yayınevi, 2000, syf. 268 ve GRÜNWEDEL, A., Alt-Buddhistische Kultstaetten in Chinesisch-Turkestan, Berlin 1912

Üst kısmında kemer şeklinde ejder gövdeli bir kurt figürü bulunan Zunkara abidesinin fotoğrafı için: ÇORUHLU, Y., Erken Devir Türk Sanatı, Kabalcı Yayınevi, 2000, syf. 175 ve DİYARBEKİRLİ, N., "İslamiyetten Önce Türk Sanatı", Başlangıcından Bugüne Türk Sanatı, Ankara 1993.

Yukarıda verilen, üst kısmında kemer şeklinde çocuk emziren kurt figürü bulunan Bugut yazıtının fotoğrafı için Dr. Erhan Aydın arşivinden yararlanılarak oluşturulan: http://www.dilimiz.com/belgeler/mogolistan.htm

Bu kadar bilgi ve belge, konu hakkında şüphesi olan herkesi ikna etmeye yetecektir, diye düşünüyoruz. Mümtaz'er Türköne'yi ikna etmezse, onun için daha fazlasını da yorulmadan temin edebiliriz. Çünkü konu, bilenler için çok açık.

Not: Bu yazı, daha önce Ekşi Sözlük'te yazdığımız bir yazının genişletilmiş ve resimlerle desteklenmiş hâlinden ibarettir.





0 Response to "Türköne'ye Gecikmiş Cevap"

Yorum Gönder