Tarihin Arka Odası'nda Kür Şad Tartışması

Gönderen Açuk Bitig , 27 Aralık 2010 Pazartesi 16:54

25 Aralık 2010 gecesi, Habertürk televizyonunda yayımlanan Tarihin Arka Odası programında Prof. Dr. Ahmet Taşağıl konuk idi.


Kendisini tanımayanlar için kısa bir bilgi verelim: Ahmet Taşağıl, Uygurlara kadar olan Türk tarihi konusunda önemli çalışmalar yapmış, "Çin Kaynaklarına Göre Eski Türk Boyları" adlı, pek alternatifi bulunmayan bir eseri kaleme almış, Göktürkler adlı üç ciltlik eseri ile bu konudaki en önemli çalışmalardan birinin altına imza atmış, saygıdeğer bir hocamızdır.

Ahmet Hoca'nın programda söylediği bir söz, ortalığı yahut en azından konuyla ilgilenenlerin aklını fena karıştırdı. Kendisi, meşhur "Kür Şad"ın ve onun yaptığı söylenen ihtilalin hayal mahsulü olduğunu, böyle bir hareketin gerçek olmadığını ve ancak Chie-Shih-Shuai adlı Göktürk asilzadesinin bir girişiminin olduğunu, bu kişinin ise Kür Şad olmadığını söyledi. Kür Şad'ın ancak bir roman karakteri olduğu ve bu olayın da kurgu olduğu yine aynı programda dile getirildi.

Aklımızı karıştıran husus, Chie-Shih-Shuai'ın neden Kür Şad olarak kabul edilemeyeceği idi. Programda daha fazla ayrıntıya girilmedi ve Ahmet Hoca, "Göktürkler II'ye bakarlarsa görürler." demekle yetindi.

Biz de Göktürkler II'ye baktık, ne gördüğümüzü paylaşmak istedik. Ancak önce programda bahsi geçen romanda, yani Hüseyin Nihâl Atsız'ın yazdığı "Bozkurtların Ölümü" adlı eserde olayın nasıl anlatıldığını hatırlatalım.


Romanda, Tulu'nun kardeşi olan Göktürk prensi Kür Şad, Göktürkler Çin'le yaptıkları bir savaşı kaybedince diğer Türklerle birlikte Çin'e esir düşer. Burada kendisine bazı vazifeler verilir. Daha sonra Türkleri esaretten kurtarmak amacıyla bir harekat planlar. Buna göre, geceleri saraydan çıkıp dolaşmak gibi bir rutini olan Çin İmparatorunu, bir baskınla ele geçirecekler, Tulu'nun esir bulunan oğlunu kağan ilan ederek devleti yeniden kuracaklardı. Ancak planı uygulayacakları gece bir fırtına çıkınca İmparator saraydan çıkmadı. Kür Şad'ın 40 askerinden biri gecikince, Kür Şad ihbar edildiklerini düşündü ve saraya saldırı emri verdi. Saraya yapılan baskında birçok Çinli öldürüldü, ancak İmparator kaçtı ve baskıncılar geri püskürtüldü. Wei nehri kenarına kadar kaçabildiler ancak burada yakalanarak öldürüldüler.

Şimdi Ahmet Taşağıl'ın Chie-Shih-Shuai meselesini nasıl anlattığına bakalım:

Ahmet Taşağıl'ın bildirdiğine göre, T'u-li'nin kardeşi olan Chie-Shih-Shuai, Çin'e sığınır. Ancak daha sonra, Göktürkleri bağımsızlığa kavuşturmak amacı ile bir plan yapar. Göktürk kabile reislerinden 40 kişiyi yanına alır. Plana göre, her gece saray dışına çıkıp dolaşan İmparator'u bir baskınla ele geçireceklerdir. Harekat başarılı olursa, T'u-li'nin oğlu, kağan ilan edilecektir. Ancak olay gecesi bir fırtına patlak verince İmparator sarayı terk etmez. Chie-Shih-Shuai ve yanındakiler, doğruca saraya saldırırlar. Dört savunma hattını yardıktan sonra bir Çin generalinin yardıma gelmesi neticesinde püskürtüldüler. Kaçmaya çalıştılarsa da Wei nehri kenarında sınır devriyeleri tarafından yakalandılar ve öldürüldüler.

Görüldüğü üzere, Atsız, Chie-Shih-Shuai yerine Kür Şad, T'u-li yerine Tulu adını kullanmış, Chie-Shih-Shuai'ın Çin'e sığınmış olmasından bahsetmemiştir. Bunun dışında, saraya yapılan baskın, baskının amacı ve nasıl neticelendiği hususlarını aynen anlatmıştır.

Şimdi merak ettiğimiz, Ahmet Hoca'nın buradan, "Chie-Shih-Shuai"ın Kür Şad olmadığı neticesine nasıl ulaştığıdır.

Chie-Shih-Shuai'ın gerçek adının Kür Şad olup olmadığını bilmiyoruz. Fakat olmasa dahi, bu "Kür Şad İhtilali" denen olayı hayal mahsulü yapar mı? Fatih Sultan Mehmed'in adı "Mehmed" değil de "Mahmut" olsa idi, bu, İstanbul'un fethedilmediği anlamına mı gelecekti?

Bizim, Ahmet Hoca'nın bu konudaki bilgisine hiçbir itirazımız yoktur. Fakat kendi anlattıklarından çıkan sonuç, dile getirdiği sonuç değil. Göktürkler II eserinin 25. ve 26. sayfaları, Kür Şad İhtilali'nin gerçek olmadığını göstermiyor, aksine gerçek olduğunu ispatlıyor.

Sanıyorum ki bütün mesele, bir anlatım hatasından kaynaklanmıştır. Bu vesile ile söz konusu programdan sonra  aklı karışanlar için bir son sözümüz olsun:

Bir Göktürk prensinin, Türkleri bağımsızlıklarına kavuşturmak amacıyla 40 kişi ile Çin sarayını basması ve başarısız olup öldürülmesi olayı gerçektir. Bunu Ahmet Taşağıl'ın kendisi de anlatmaktadır.

Kıymetli Hoca'mıza, saygıda kusur etmediğimiz temennisi ile selam ederiz.




7 Response to "Tarihin Arka Odası'nda Kür Şad Tartışması"

mbd Says:

Programı ben de izledim, birkaç e-posta gönderdim fakat dikkate almadılar. 2006 yılında Prof.Dr. İsenbike Togan'ın başkanlığını yaptığı bir kurul tarafından TTK adına, Tang Hanedanı dönemine ait bazı Çin kayıtları Türkçe'ye çevirildi. Henüz okuma fırsatım olmadı ancak okuyan bir tarihçi arkadaşımın anlattığına göre bu kaynakta Chie-Shih-Shuai İhtilali'nin yapıldığı gece yağan yağmurdan, ihtilalcilerin 40 kişi olduğuna kadar yazılmış. Zaten romanda da Kür Şad'ın Çin Ordusu'nda rütbe aldığını ve Çin ordusunun silahlarıyla Çin askerlerine eğitim verdiği ancak bunu Çin'deki Türklere sahip çıkabilmek adına yaptığı anlatılıyor. Kür Şad elbette bir roman karakteri ve efsanevi bir biçimde anlatılıyor -ki zaten hangi roman karakteri tarihi gerçekliğe birebir uygundur ki?

Açuk Bitig Says:

Verdiğiniz bilgi doğrudur. Aynı konu Liu Mau-Tsai'nin eserinde de var. Ben programda konunun tam olarak anlatılamadığını, bir karışıklık olduğunu düşünüyorum. Aksi hâlde, Ahmet Taşağıl'ın kendi yazdıklarından habersiz olduğunu düşünmek gerekir ki bu makul değil.

Bvray Says:

Şat kelimesinin de tıpkı yabgu gibi bir ünvan olduğunu Tonyukuk abidesinin 1. taşının batı yüzünün 5. ve 6. satırı ile 2. taşının 6. satırından biliyoruz.

Kül de bir ünvan. Kül Tigin, Bilge Kül Kadir Han vs.

Kül Şat/Şad da ayaklanan prensin özel adı değil de ünvanı olabilir. Belki de Atsız 1. taşta bahsedilen şad'ı "kül şat" olarak almış ve isyanın liderinin ismi olarak kullanmıştır. Satırların yorumlanmasına bağlı.

Tonyukuk'un ve İlteriş'in de bu kişilerin kendi adları değil sonradan verilme ünvanları olduğunu hatırlıyorum ama hafızam ona da kaynak gösterecek kadar kuvvetli değil.

Açuk Bitig Says:

"Şad" şüphesiz ki bir unvan. Kül ise tek başına kullanımına rastlamadığımız fakat diğer unvanlarla ve adlarla birlikte sıkça kullanılan bir sözcük ki bunun aslı "Köl" olsa gerektir. Pek yakında bu da bir yazı konusu olacak.

İslam öncesi Türk tarihinde gerçek adını bildiğimiz kişi sayısı çok azdır. Çünkü makam yükseldikçe ad değişir. Kayıtlar da çoğu zaman yüksek makamdakilerle ilgilidir. Bu yüzden kişilerin ancak bu son adlarını, yani esasında unvanlarını öğrenebiliyoruz. Tonyukuk böyle olsa gerektir. İlteriş (Bu da İltiriş olabilir, bir ihtimal.) ise kağan olmadan önce "Kutlug Şad" adını taşıyordu.

Kür Şad ismi acaba "Kül/Köl" benzetmesinden mi çıktı, yoksa Saadettin Gömeç gibi hocaların ilgi gösterdiği üzere, fonetik olarak Çince telaffuzun Türkçe karşılığını tespit etme gayretiyle mi ortaya çıkarıldı, bilemiyoruz. Sizin dile getirdiğiniz fikir de elbette bir ihtimaldir.

Mehmet Çalışkan Says:

Kelime "Kül/Köl Şad" değil, "Kür/Kör Şad"dır. Kâşgarlı'ya göre bu kelime (kef-rı) "yiğit, sarsılmaz, pek yürekli, kabadayı" ma'nâlarına geliyormuş. TDK'ya bakılırsa "inatçı, hırslı, aksi, dik başlı adam" ma'nâlarına geliyormuş. Ya'nî tam da Atsız'ın anlattığı gibi bir adam. Tabiî Atsız bunu Chie-Shih-Shuai'ın Türkçe karşılığı olarak kullanmıştır. Çincede "r" sesi olmadığı için kelime başında ve ortasında "l" ile karşılanırken, sonda hîçbir şekilde karşılığı yoktur. Tie-le (=Töles) örneğinde de görüldüğü gibi "ie" ise "ö/ü" sesini karşılayabilir. Bu yüzden Atsız "Chie"yi "Kür" olarak okumuştur. "Shih/She" ise Çincede "Şad" yerine kullanılmıştır. Atsız sondaki "Shuai"yi ise "Şu" olarak Türkçeleştirmiş ve romanında bu Türk prensinin şad olmadan önceki adını "Şu Tigin" olarak anmıştır. "Kişeso", "Cişeşuay" gibi tuhaf Çince telaffuzlar yerine Atsız sâyesinde dilimize yerleşmiş olan "Kür Şad"ı kullanmanın ilmî açıdan bir sakıncası olduğunu düşünmüyorum. Ona bakarsak Türkçede "m" ile kelime başlamazken ilk büyük Türk başbuğu olan kişi hâlâ "Mete" olarak anılmaktadır. Hâlbuki asıl ilme karşı olan budur, çünki bu kişinin adı "Tien-chüe Mo-du" ya'nî Tanrıkut Batur'dur.

Adsız Says:

Programda Ahmet Hoca "Kürşat İhtilali" adında bir ihtilalin olmadığını söyled. yoksa 630-680 yılları arasında yüzlerce Türk isyanı olduğunu zaten söyledi. Atsız hoca bu isyanları bildiğince inceleyip Türk isyanlarından bir roman yazmış olmalı.
Diğer yandan adı geçen "Chie-Shih-Shuai" önce ağabeyinin yerine geçmek için önce ağabeyini imparatora şikayet etmiş imparatordan iltifat görmeyince böyle bir yola başvurmuştur. Bu hususta önemlidir.

Adsız Says:

kitabı alıp okusunlar diye demiş o zaman..

Yorum Gönder